Rusya’nın Eski Başkenti St. Petersburg Hakkında Bilgiler

St. Petersburg Hakkında

St. Petersburg Hakkında

20 dk'lık okuma
320 kişi okudu

Rusya’nın eski başkenti olan St.Petersburg, 1703 yılında Büyük Peter tarafından kurulmuştur. Şehir başlangıçta Neva Nehri'nin ağzına yakın Zayachy Adası'nın bataklık arazisinde kurulmuş olsa da zamanla inanılmaz bir değişim ve büyüme yaşamıştır. İtalyan kökenli İsviçreli Mimar Domenico Trezzini tarafından tasarlanan Peter ve Paul Kalesi şehirde oldukça önemlidir. 2003 yılında 300. yıl dönümü için tamamen yenilenen St. Petersburg’da birçok köşk ve saray restore edilmiştir. Bugün 42 adaya yayılan St.Petersburg, 5 milyondan fazla nüfusu ile Rusya'nın en büyük ikinci şehri konumundadır.

Tarihi ve sanatsal yapıları ile tüm dünyada bir üne sahip olmayı başaran St.Petersburg, dünyanın en büyük ikinci sanat müzesi olan Hermitage’e de ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca St.Petersburg ile ilgili bilgilerden bir diğeri de kuruluşundan hemen sonra inşa edilen Peter ve Paul Kalesi’nin şehir için ayrı bir anlam ve öneme sahip olduğudur. Şehirde yer alan Saray Meydanı ve alanın ortasında bulunan Alexander Sütunu da turistlerin ilgisini çeken önemli yapılardan biridir. Ayrıca şehir merkezine 30 km gibi bir uzaklıkta olmasına rağmen turistlerin ilgisini çeken bir diğer yapı da Peterhof Sarayı’dır. Bölgeyi ziyaret eden turistlerin en çok sevdiği aktivite ise Neva Nehri üzerinde tekne gezintisi yapmaktır.

Görkemli tarihi dokusuyla akıllara kazınan St.Petersburg’da mutfak kültürü de oldukça gelişmiş durumdadır. Rus mutfağının hemen her lezzetini şehirde denemek mümkündür. Özellikle Rusların meşhur çorbaları burada da oldukça güzel şekilde turistlere sunulmaktadır. Ülkenin ikinci büyük şehri ve eski başkenti olmasından dolayı şehir hakkında her şey turistlerin ilgisini cezbetmektedir.

St.Petersburg'un Tarihi

St. Petersburg, 16 Mayıs 1703'te Büyük Petro'nun İsveç ile uzun süren bir savaşı kazanması sonrasında Neva Nehri’ni çevreleyen arazinin kontrolünü ele geçirmesiyle kurulmuştur. Şehir kuruluşundan 122 yıl sonra 1825 yılında Decembrist isyanı ile karşılaşmıştır. Ancak bu isyan başarısız olmuştur. 1712 yılında başkent ilan edilen St. Petersburg, Bolşeviklere iktidarı veren Ekim Devrimi ile beraber 1918 yılında bu unvanı Moskova’ya devretmiştir. Petersburg, 200 yılı aşkın bir süre ülkeye başkentlik yapmanın hem ekonomik hem siyasi faydalarını görmüştür. 1924 yılında Vladimir Lenin’in vefatından sonra şehrin adı Leningrad olarak değiştirilmiştir.

II. Dünya Savaşı sırasında, o zamanki adıyla Leningrad, 900 günlük bir Nazi ablukasına maruz kalmıştır. Bu abluka sonucu şehrin nüfusu büyük ölçüde azalmış, binalar ve altyapılar büyük ölçüde zarar görmüştür. Şehirde bulunan ve dünya sanat tarihi açısından oldukça önem arz eden birçok yapı bu ablukada ciddi yaralar almıştır. Ancak sonrasında Leningrad oldukça hızlı bir şekilde toparlanmayı başarmıştır.

1918 yılında Moskova ülkenin resmi başkenti ilan edilmesine rağmen şehir uzun süre gayri resmi olarak SSCB'de “kuzey başkenti” veya “kültür başkenti” olarak anılmıştır.

Sovyetler Birliği'nin 1991 yılında çökmesinden sonra şehir bir kez daha St. Petersburg adını almıştır. Mevcut Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in doğum yeri St. Petersburg olduğundan şehre ayrıca bir önem verilmektedir.

St.Petersburg Denildiğinde İlk Akla Gelenler

St. Petersburg’un en belirgin özellikleri arasında şehri çevreleyen kanallar önemli bir rol oynamaktadır. Şehrin etrafındaki kanalların tamamında tekne turu yapılmasa da özellikle Neva Nehri bu aktivite için oldukça elverişlidir. Turistler bölgeyi ziyaretlerinde meydandan bu tekne turlarına katılım sağlayabilmektedirler. Bunun yanında şehirdeki restoranlarda birbirinden güzel çorbaların ve tatlıların tadına bakılabilmektedir. Bu açıdan kent ziyaretçilerini ziyadesiyle memnun etmektedir.

Avrupa’nın en büyük 4. şehri olan St. Petersburg’un kuruluşundan bu yana ayakta kalmayı başaran Peter ve Paul Kalesi, kent ile özdeşleşmiştir. Kale, kente giden turistlerin ilk ziyaret ettikleri yerlerden bir tanesi olarak akıllara gelmektedir. Ayrıca St. Petersburg denildiğinde ilk akla gelen yerlerden bir tanesi de meşhur Saray Meydanı’dır. Bu iki mekan 42 ada üzerine yayılan şehrin öne çıkan noktalarıdır.

Farklı kültürlere ev sahipliği yapan bu güzel şehrin matruşka bebekleri de oldukça meşhurdur. Şehri ziyaret eden ve buradan yöreye özgü bir hediyelik ile ayrılmak isteyen turistlerin bir numaralı tercihi bu matruşka bebekler olmaktadır. Şehirde çoğu hediyelik eşya dükkânında bulunabilen matruşkalar iç içe geçmiş birçok bebekten oluşmaktadır.

St.Petersburg'a Gideceklere Tavsiyeler

Sanat tarihi ve mimari güzellikleri ile tüm dünyada nam salan St. Petersburg ziyaretinde mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında Saray Meydanı gelmektedir. Meydanın ortasında bulunan Alexander Sütunu büyüleyici güzelliktedir. Ayrıca dünyanın en büyük ve en çarpıcı sanat müzelerinden biri olan Hermitage’da bu şehirde bulunmaktadır.

Etrafı kanallarla çevrili ve yaz aylarında güneşin hiç batmadığı St. Petersburg, muhteşem ve ilham verici güzelliklere sahiptir. Bölge ziyareti sırasında kilise ve saraylarla çevrili Nevsky Bulvarı da mutlaka görülmesi gereken yerlerden biridir. Şehir merkezinden biraz uzak olsa da Peterhof Sarayı turistlerin oldukça ilgisini çeken mimari güzelliklerden bir diğeridir.

St. Petersburg şehrini ziyaret eden turistlerin mutlaka denemesi gereken lezzetler de bulunmaktadır. Şehirde bazıları farklı olarak hazırlanan meşhur Rus çorbaları denenmesi gereken lezzetlerin başında gelmektedir. Okroshka isimli soğuk çorba, kvas adı verilen içecekle oldukça sık tercih edilmektedir. Bu tarz farklı tatlara açık olmayan turistler ise şehirdeki birçok restoranda servis edilen deniz mahsulleri deneyebilmektedir. St. Petersburg, deniz mahsullerinde de oldukça güzel ve lezzetli yemekler sunmayı başarabilen şehirlerin başında gelmektedir.

Şehirde yaşayanlar için alkol tüketmek su içmek ile eşdeğerdir. St. Petersburg’da birinin işe giderken ya da mesai saatleri içerisinde alkol tüketmesi gayet normal bir davranıştır. Ayrıca şehirde ve tüm ülkede bira 2011 yılına kadar alkol olarak dahi tanımlanmamıştır. Dolayısıyla kente giden turistlere bu durumu yadırgamaması ve eğer seviyorsa lezzetli içkilerin tadına bakması önerilmektedir.

St.Petersburg'a Giderken Alınması Gerekenler

St. Petersburg ne zaman ziyaret edilirse edilsin turistlerin yanlarından ayırmamaları gereken yegâne eşya polardır. St. Petersburg’un beyaz geceleri bazı aylarda oldukça soğuk olabilmektedir. Bunun yanında turistlerin yanlarında yeniden kullanıma uygun su şişesi bulundurmaları da önemlidir. Ayrıca tatili daha konforlu hale getirecek rahat bir yürüyüş ayakkabısı da turistlerin yanlarına alması gereken eşyalar arasındadır.

Turistlerin St. Petersburg’un tarihi katedral ve kilise ziyaretleri sırasında kullanabilmeleri için yanlarında bir şal bulundurmaları da tavsiye edilmektedir.

St.Petersburg Hakkında İlginç Bilgiler

Rusya'nın en büyük ikinci şehri St. Petersburg hakkında bilinmeyenler de bir hayli fazladır. Şehir kurulduktan sonra inşasında 20.000 ila 40.000 kişi çalışmış olup çoğu inşaat tamamen bitmeden burada hayatını kaybetmiştir. Şehrin kurucusu Peter, her ne kadar St. Petersburg'u “cennet” olarak tanımlasa da birçok işçi için burası bir cehennem olmuştur.

Şehrin surları Büyük Catherine döneminde tamamen granitle kaplanmıştır. Ancak bu bile düzenli su baskınlarının önüne geçememiştir. 1824 yılında St. Petersburg, büyük hasara neden olan ve Alexander Puşkin'in ünlü “Bronz Süvari” şiirinde de tasvir edilen büyük bir sel felaketine maruz kalmıştır.

St. Petersburg, ünlü Rus yazar Fyodor Dostoyevski için de oldukça önemli bir şehir olmuştur. Romanlarında yer alan bir karaktere 'St. Petersburg'da bulamayacağınız hiçbir şey yok’ sözünü söyleten yazarın şehre verdiği önemi eserlerinden anlayabilmek mümkündür. Ayrıca Ukrayna kökenli Rus yazar Nikolay Gogol de şehirde bir zamanlar kamu görevlisi olarak hizmet vermiştir.

Soğuk bir iklime sahip olan St. Petersburg’da yeni doğan bebekleri karın içine atma geleneği de hala devam etmektedir. Bu davranışın çocukların bağışıklığını güçlendirmede oldukça önemli olduğuna inanılmaktadır.

Şehir hakkında ilginç bir diğer bilgi de Stalin'in Rusya'sında kaderine terk edilen ve yardım gönderilemeyen St. Petersburg’un 900 günlük Nazi kuşatmasına direnmesi olmuştur. Eylül 1941 ile Ocak 1944 arasında 900 gün boyunca Alman kuvvetleri tarafından kuşatılan şehir, 800 000 civarı kayıp vermiş ve birçok kişinin soğuk ile açlıktan ölmüş olmasına karşın ele geçirilememiştir.

Sevdiklerinizle Paylaşın

Rusya Vizesi

Rusya’ya vize başvurusu yapmak isteyen turistlerin, konsolosluk tarafından talep edilen evrakları eksiksiz hazırlamaları gerekmektedir. Yeşil, gri ve siyah pasaport sahipleri ülkeye girişlerde vizeden muaftır. Türk vatandaşlarının Rusya’dan turist vizesi almak için müracaat edilebilecekleri toplam 5 konsolosluk bulunmaktadır.