İki Bin Yıllık Renkli Tarihe Sahip Bir Semt: Whitechapel

Whitechapel

Whitechapel

6 dk'lık okuma
75 kişi okudu

Whitechapel İngiltere’nin başkenti Londra’da yer almaktadır. Şehrin Doğu Yakası’nda bulunan Whitechapel, birçok geleneksel barlara ve körili Asya lezzetleri sunan restoranlara ev sahipliği yapan bir mahalledir. Eskiden yoksulluğun hâkim olduğu semt, günümüzde kültürlü ve modern bir yer haline gelmiştir. Whitechapel, London Docklands’e yakın ve City of London’ın doğusunda olduğu için göçmenler ve işçi sınıfı için popüler yerlerin başında gelmektedir. İki bin yıllık tarihi ve içerisindeki cazibe merkezleri ile Whitechapel, yerli ve yabancı turistler tarafından yoğun ilgi gören bir destinasyondur. 

Doğu Londra’nın Kalbi Whitechapel

Whitechapel, iki bin yıl öncesine dayanan zengin bir tarihe sahiptir. Bu özel yer adını bölgenin ortasından geçen Whitechapel High Street ve Whitechapel Road caddelerinden almaktadır. Her iki cadde de II. Dünya Savaşı sırasında şehirdeki Blitz sırasında yıkılan küçük bir şapel için bu isimle adlandırılmıştır. 

Semt, 16. yüzyılda mezbahalar, tabakhaneler, bira fabrikaları ve dökümhaneler gibi işletmelerin yoğunlukta olduğu bir yer haline gelmiştir. 16. yüzyılın sonlarına doğru İngiltere’de günlük yaşam değişmeye başlamış ve kırsal alanlardan birçok insan iş aramak için Londra’ya akın etmeye başlamıştır. Özellikle 17. ve 19. yüzyılları arasında, Londra’nın gelişmekte olan endüstrilerinde çalışmak üzere binlerce insan gelmesiyle, Whitechapel çok kısa sürede aşırı kalabalık bir semt haline gelmiştir. O dönemlerde Whitechapel kısa sürede yoksulluk ve yaşanılan zorluklarıyla ün kazanmıştır. 

17. yüzyılın sonlarında İspanya ve Portekiz’den göç eden Sefarad Yahudileri semte yerleşmeye başlamıştır. Bu göç ile  ’Yahudi Doğu Yakası’ olarak bilinen bir topluluğun çekirdeğini oluşturmuşlardır. 19. yüzyılın sonlarında, Londra dünyadaki en büyük başkent ve İngiliz imparatorluğunun merkezi haline gelmiştir. Bu gelişme Whitechapel’ni günümüz İngiliz kültürüne paha biçilmez katkıda bulunmasının yeni bir başlangıcı olmuştur. İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra semt kendini geliştirmeye başlamış ve artık bir gecekondu bölgesi olmaktan çıkmıştır.

1902 yılında The Call of the Wild ve White Fang adlı romanlarıyla tanınan Amerikalı yazar Jack London, Londra’da yoksul bir hayatı deneyimlemekiçin eski giysilerini giyerek Whitechapel’e yerleşmiştir. Daha sonrasında burada yaşayarak tecrübe ettiği her şeyi The People of the Abyss adlı bir romanında anlatarak insanlarla paylaşmıştır. 

O dönemlerin ünlü isimlerinden birisi olan  "Fil Adam" lakaplı Joseph Merrick çeşitli biçim bozukluklarından mustarip olan bir adam olmuştur. Royal London Hastanesi’nde Frederick Treves tarafından tedavi edilen Joseph Merrick, tedavi edilmeden önce Whitechapel Yolu üzerindeki bir dükkânda kendisini sergilemiştir. Tedavisinden yıllar sonra ise Royal London Hastanesi kapatılmıştır. Hastane 2012 yılında 650 milyon sterline mal olan yepyeni bir binada orijinal sitenin arkasında yeniden açılmıştır. Yeni yapılan hastanede Joseph Merrick hayatıyla ilgili bir müze bulunmaktadır.

Whitechapel’in Ziyaretçilerine Sunduğu Muhteşem Güzellikler

Keşfedilmesi oldukça heyecan verici olan Whitechapel, günümüzde sakin bir mahalle olmaktan çıkmış bir yerdir. Çünkü lezzetli yemekler satan restoranları, ev eşyaları ve giysilerle dolu Whitechapel Pazarı ile tanınan canlı ve kültürlü bir semt haline gelmiştir. Bu alışveriş alanı, içerisinde bulundurduğu birbirinden özel sanatsal nesneleri ve nadide antikalarıyla Vintage olma özelliğini korumaktadır. Ziyaretçiler tarafından moda merkezi olarak anılan Whitechapel Pazarı çeşitli kategori çeşitleri ile de dikkat çekmektedir. 

Whitechapel aynı zamanda Londra’daki en iyi köri evlerinden birçoğuna ev sahipliği yapması ile de ünlüdür. En lezzetli Pencap mutfaklarını bulunduran ve keşfettiren iştah açıcı restoranlar, ziyaretçileri tarafından oldukça yoğun ilgi görmektedir. Bu özel mekânın kendine özgün imza yemeklerinden olan ve mercimek, kuzu eti, biber, sarımsak ve masala ile yapılan Dhal Gosht en sevilenler arasında ilk sırada yer almaktadır.

2009 yılında yeniden açılan The Whitechapel Gallery, Londra’nın en değerli ve samimi sanat galerilerinden birisi olmaktadır. Galeri, Tate Modern veya Ulusal Galeri’den daha küçük olmasına rağmen, dünyanın dört bir yanından oldukça öncü sanat parçalarına ev sahipliği yapmaktadır. Galeri 1938 yılında ünlü sanatçı Pablo Picasso’nun bazı eserlerini de bünyesinde barındırmaktadır. 20. yüzyılın başlarında dünya çapında tanınan uç sanatçıların birçok eserini de yayınlamaya başlamıştır. Yıllar geçtikçe, galeri ün kazanmaya devam ederek adını dünyanın en ileri görüşlü mekânlarından biri olarak tarihe yazdırmayı başarmıştır. Tüm bu çağdaş sanat eserlerini bünyesinde barındırmasının yanı sıra bağımsız film gösterimlerine de ev sahipliği yapan Whitechapel Gallery, bu özel sanat aktivitelerini deneyimlemek isteyen ziyaretçiler için de mükemmel bir durak haline gelmiştir.

Whitechapel’in en fazla ilgi gören cazibe duraklarından birisi de Doğu Londra Cami’dir.Bu mekan Whitechapel yapısının ayrılmaz bir parçası olmakla beraber bulunduğu bölgenin ne kadar farklı ve özgün çeşitliliğe sahip olduğunun da göstergesi olmaktadır. Cami aynı zamanda İngiltere’nin en büyük Müslüman topluluğuna hizmet vermektedir. Altın kubbeyle örtülmüş ve iki farklı renkten oluşan tuğla desenleriyle zengin mimariye sahip yapı, aynı zamanda Avrupa’nın en büyük camilerinden birisi olma özelliğini taşımaktadır.

Mahallenin en önemli yerlerinden bir diğeri, dünyanın en ünlü çan üreticisi Whitechapel Bell Dökümhanesi’dir. 500 yılı aşkın özel bir geçmişe sahip olan bu küçük dökümhane, Westminster Sarayı’nın yanındaki ünlü saat kulesi olan dünyanın en büyük ikici saati Big Ben’i üretmiştir. Whitechapel Bell ayrıca Amerika Birleşik Devletleri’nin bağımsızlığının ünlü bir sembolü olan Liberty Bell’i de tasarladığı özel parçaların arasına eklemiştir. Semtin diğer önemli yapılarından olan Truman Bira Fabrikası da, yaklaşık son on yıldır ziyaretçilerin en favori yerlerinden birisi haline gelmiştir. Sahip olduğu mikro bira fabrikaları geçmişin izlerinin hâkim olduğu mağazaları hizmet vermektedir. 

Whitechapel, Londra’nın Punk ve Skuzz Rock sahnelerinde önemli bir rol almaktadır. Ayrıca özgün arap pop-up’larının stili, rengi, dokusu veya şekli aracılığı ile uyumlu karışımı ziyaretçilerinin favorileri arasına girmeyi başarmıştır. Bu sahnenin ana odak noktası Whitechapel Factory ve Rhythm Factory gece kulübü olmuştur. Bu sahne, müzik listelerinde ticari başarı elde etmiş olan The Libertines, Zap!, Nova, The Others , Razorlight ve The Rakes’ın beğenilerini kazanarak onlardan tam not almayı başarmıştır.

Günümüzde Whitechapel’de özellikle Bangladeşli İngilizler olmak üzere yüksek bir Asyalı göçmen nüfusu bulunmaktadır. Ayrıca bölgede 2005 yılında William Verry tarafından inşa edilmiş olan Whitechapel Idea Store adlı bir kütüphane bulunmaktadır. Kütüphane, 2006 yılında Stirling Ödülü’ne de aday gösterilmiştir.

Birçok cazibe merkezine ev sahipliği yapması ve köklü tarihi ile Whitechapel gün ve saat kısıtlaması olmaksızın ücretsiz olarak ziyaret edilebilmektedir. Ancak içerinde yer alan cazibe merkezlerinin giriş-çıkış saatleri ile ücretleri farklılıklar göstermektedir.

Sevdiklerinizle Paylaşın

İngiltere Vizesi

İngiltere vizesine başvuracak kişilerin öncelikli olarak doğru vize türünü seçmeleri gereklidir. İngiltere’nin resmi konsolosluk sitesinde evrakların tamamı hakkında bilgi yer almaktadır. Başvuru için gerekli olan her şey tamamlandıktan sonra müracaat merkezinden randevu alınması ve bütün evrakların buraya teslim edilmesi gerekmektedir.