Hollanda’nın Ünlü Müzesi: Rijksmuseum

Önceki
Rijksmuseum

Rijksmuseum

Sonraki
54 dk'lık okuma
755 kişi okudu

Amsterdam’da bulunan Rijksmuseum Müzesi, 200 yılı aşkın bir süredir Hollanda kültürünün kalbinde yer almaktadır. Bugün, Rijksmuseum, Hollanda ve uluslararası tarihinin simgesi olan 800 yılı aşkın sanat eserinden oluşan bir koleksiyona ev sahipliği yapmaktadır. Bununla birlikte, Amsterdam’ın en gözde mekanlarından biri olan müze, bugün binlerce ziyaretçiyi ağırlamaktadır.

Rijksmuseum’u dünyanın en ünlü müzelerinden biri yapan şey, koleksiyonundaki başyapıtların şöhretidir. Vermeer’in Sütçü Kızı, Van Gogh’un Otoportresi, Jan Steen’in Mutlu Ailesi ve Rembrandt’ın Gece Nöbeti gibi eserler müzede sergilenmektedir. Ancak koleksiyondaki diğer pek çok parça da ziyaretçileri şaşırtabilmektedir. Breitner’ın Beyaz Kimonolu Kızı ve Asya Köşkü gibi eserler, Rijksmuseum’da keşfedilecek birçok sanat eserinden sadece bazılarıdır.

Rijksmuseum’da her yaştan ziyaretçi için bir şeyler vardır. Rehberli turlardan aile oyunlarına, atölye çalışmalarından tiyatro programlarına kadar birçok aktivite de müze bünyesinde yer almaktadır. Rijksmuseum, iki yüz yıldan fazla bir süredir varlığını sürdürmekte ve bugün dünyanın en nefes kesici müzelerinden biri kabul edilmektedir. Varlığı sırasında birçok dönüşümden geçen müze, özellikle tamamen yenilendikten sonra Hollanda gezisi sırasında mutlaka görülmesi gereken cazibe merkezlerinden biri olmaya devam etmektedir.

Rijksmuseum’un İlgi Çekici Tarihi

19 Kasım 1798’de Fransız hükümeti tarafından ulusal bir müze kurulması kararlaştırılmıştır. Aynı zamanda önemli eserlerin saklanması için de bu tür müzenin varlığına ihtiyaç duyulmuştur. Bu doğrultuda ilk olarak Ulusal Sanat Galerisi adı ile 31 Mayıs 1800’de Lahey’deki Huis Ten Bosch’ta kapılarını açmıştır. Hem yerel sanatçıların eserlerini içeren koleksiyonlarından hem de Hollanda Doğu Hindistan Şirketi gibi ulusal kurumlardan 200’den fazla tablo ve tarihi nesneyi bir araya getirmiştir.

1808’de Hollanda Krallığı, Louis Napoleon Bonaparte’ın yönetimi altında Ulusal koleksiyonları ülkenin yeni başkenti Amsterdam’a özellikle de Dam Meydanı’ndaki Kraliyet Sarayı’na taşınmıştır. Rembrandt’ın Gece Nöbeti de dahil olmak üzere şehrin en önemli tabloları burada sergilenmeye başlanmıştır. Daha sonra Kraliyet Müzesi adını alan Rijksmuseum, 1809’da sarayın en üst katında resmen ziyaretçilere açılmıştır.

1813’te Kral Willem I tahta geçtikten sonra, müze ve Lahey’deki ulusal baskı koleksiyonu, Kloveniersburgwal’da bulunan 17. yüzyıldan kalma bir şehir sarayı olan Trippenhuis’e taşınmıştır. Burada şu anki adı Rijksmuseum ismini almıştır. Napolyon döneminin aksine, Kral Willem döneminde Rijks Müzesi ünlü eserler de dahil olmak üzere birçok sanat eserini bünyesine katmıştır. Avrupa’nın dört bir yanındaki sanatçılarıyla yükselen büyük sanat galerileri ile Hollanda’da, ayrı bir ulusal müze binasını inşa edilmesine karar verilmiştir. Trippenhuis müze olarak uygun bulunmamış, bu noktada müzenin inşası ve tasarımı için Pierre Cuypers mimar olarak seçilmiştir. Rijksmuseum’u Gotik ve Rönesans unsurlarını zengin bir ulusal sembolizmle harmanlayarak tasarlayan Cuypers’ın çalışması doğrultusunda inşaat 1876’da başlamıştır. 1885’te ise resmen açılmıştır.

Mevcut koleksiyona ek olarak, Rijksmuseum, Amsterdam’ın bankacı A. van der Hoop tarafından şehre miras kalan Rembrandt’ın Yahudi gelini gibi eski resim koleksiyonunun neredeyse tamamına ev sahipliği yapmıştır. Harlem’den eserler de bu yeni binada sergilenmeye başlamıştır. Bu dönemde yeni binası ile Rijksmuseum, görkemli sanat koleksiyonları için muhteşem bir bina olarak kabul edilmiştir.

Yıllar içinde, Rijksmuseum binası birçok değişikliğe uğramıştır. 1904 ve 1916 yılları arasında güneybatı ucuna daha fazla galeri eklenmiş ve şimdiki Philips Kanadı oluşturulmuştur. 1950’lerde ve 60’larda, daha fazla galeri alanı yaratmak için iki orijinal avlu doldurulmuştur. 1945’ten sonra Ulusal Tarih ve Heykel ve Uygulamalı Sanatlar koleksiyonları binanın ayrı bölümlerine taşınmıştır. En son yenileme 2003 ile 2013 yılları arasında yapılmış olmakla birlikte müze, Cuypers’ın orijinal mimari planına göre restore edilmiştir. Modernize edilmiş olmasına rağmen, iç mekân tüm ihtişamıyla Cuypers’ın tarzına oldukça yakındır. Müzedeki eserler, kronolojik sırada sergilenmektedir. Orta Çağ’dan 20. yüzyıla kadar Hollanda sanatının ve tarihinin hikayesi şeklinde ziyaretçilere sunulmaktadır. 2013 yılındaki restorasyondan sonra ise müze dünyanın birçok yerinden milyonlarca ziyaretçiyi ağırlamış ve halen de ağırlamaya devam etmektedir.

Rijksmuseum’ın Göz Kamaştırıcı Eserleri

Rijksmuseum, içinde yol bulunan dünyadaki tek müzedir. Amsterdam’ın tarihi şehir merkezinin kenarında inşa edilmiştir. Böylece bina şehre tarihi bir kapı olarak da hizmet etmiştir. Günümüzde bu yol sadece bisikletlere açıktır. Rijksmuseum 1885 yılında açılmış olsa da koleksiyonu bundan neredeyse yüz yıl önce toplanmaya başlamıştır. Bugün koleksiyonunda yaklaşık bir milyon nesne vardır ve bunların sadece sekiz bin kadarı sergilenmektedir. Her bir eseri görmek isteyenlerin muhtemelen için bir haftaya ihtiyacı olacaktır. Bunun yanı sıra galerilerin toplam yürüme mesafesi ise bir buçuk kilometre olarak tespit edilmiştir.

Rijksmuseum’da 8 binden fazla sanat eseri ve tarihi objelerin sergilendiği 80 oda bulunmaktadır. Müze 4 seviyeye ayrılmıştır; seviye 0 yani zemin kat özel koleksiyonları ve 1100-1600 arası dönemleri içeren eserleri barındırmaktadır. 1. seviyede 18. ve 19. yüzyıla aittir ve 2. katta önemli 17. yüzyıl eserleri bulunmaktadır. 3. seviye ise 20. yüzyıldan kalma nesnelere sahiptir. Müzenin öne çıkan özelliği, şüphesiz, sivil muhafızların ikonik büyük portresi olan Rembrandt’ın The Night Watch’ıdır. Rembrandt’ın eserleri, Johannes Vermeer, Frans Hals ve Jan Steen’in resimleriyle dolu yan bölmelere sahip uzun bir galeri olan Onur Galerisi’nin (Eregalerij) sonunda 2. katta yer almaktadır.

Müzedeki bir diğer popüler tablo ise Vermeer’in The Milk Maid (Het Melkmeisje) tablosudur. Bir diğer eser, Herengracht kanalındaki tüccar evlerini gösteren Gerrit Berckheyde tarafından 1671-72’de resmedilen Herengracht’ın Altın Kıvrımıdır (De Gouden Bocht in de Herengracht). Müzede Hollandalı ustaların yanı sıra İtalyan rönesans tabloları, Hollanda Delftware çinileri, gemi modelleri, silahlar, mobilyalar, gümüş eşyalar ve bir Van Gogh otoportresi de yer almaktadır.

Gerrit Schouten, çalışmaları sömürge yaşamını canlı bir şekilde tasvir eden, kendi kendini yetiştirmiş bir Surinamlı sanatçı olarak bilinmektedir. 1830’da resmettiği Diorama of a Slave Dance tablosunda köle işçileri dans ederken ve müzik çalarken gösterilmektedir. Sahnedeki her figür bir köledir ve diorama, tarlalarda yaşamaya zorlanan insanların katlandığı koşulları yakalamıştır.

Rembrandt esas olarak büyük resimleriyle tanınmasına rağmen, aynı zamanda olağanüstü yetenekli bir oymacı olarak da ünlenmiştir.. İnsana ait konuları ışık ve gölgeler aracılığıyla ifade etme yeteneği ile ortaya çıkardığı Christ Preaching oyması da müzede sergilenmektedir. Bu gravür, İsa’nın bir havari kalabalığına vaaz vermesini tasvir etmektedir.

Müzede bulunan bir diğer önemli ve ilgi çekici eser ise Hollanda Rönesans’ı sırasında Van Leyden tarafından ortaya konan bu kültürel dönemle ilgili birçok temayı içeren ’Altın Buzağıya Tapınma’ adlı eserdir. Musa’nın yokluğunda İsraillilerin gözden düşmesini izleyen sanatçının en bilindik eseridir. Üç paneli, İsraillilerin kendi adını taşıyan altın toteme taparken sayısız günaha düşkünlüğünü göstermektedir.

Rijksmuseum’a Bir Ziyaret

Rijksmuseum parçaları, mavi-gri duvarlar ve yukarıdan özel avize aydınlatması ile minimalist tarzda mükemmel bir şekilde sunulmaktadır. Açıklamalar Hollandaca ve İngilizce olmak üzere iki dildedir. Müze, fuaye alanı, müze kafesi ve mağazayı barındıran eski iç avlulardan oluşturulan cam çatılı büyük bir atriyuma sahiptir. Yayalar ve bisikletliler için müzenin altından geçen bir geçit de vardır. Cuypers Kütüphanesi, Hollanda’daki en büyük tarihi kütüphanedir ve ziyaretçiler, 1. kattaki 19. yüzyıl okuma odasını görebilmektedir.

Asya Köşkü, suyla çevrili bir arazide cam bir yapıdır ve Asya sanatı koleksiyonuna ev sahipliği yapmaktadır. Müzenin Philips Kanadı bölümü daha fazla galeri alanı ile RIJKS restoranını barındırmaktadır. Rijksmuseum bahçesinde heykel sergileri, çeşmeler ve oturma yerleri bulunmakta ve giriş, halk için ücretsizdir. Rijksmuseum, Amsterdam’da mutlaka görülmesi gereken bir yerdir ve Avrupa’nın en büyük müzelerinden biridir. Museumplein ayrıca Van Gogh Müzesi, MOCO Müzesi ve Stedelijk’e ev sahipliği yapmaktadır.

Müze, yılın 365 günü her gün 09:00 ile 17:00 arasında ziyarete açıktır. Müze bilet gişesi 16:30’da kapanmaktadır. Flaş, ışık veya tripod kullanmamak şartıyla müzede fotoğraf çekmek ve video çekmek serbesttir. Amsterdam Rijksmuseum Kütüphanesi iki odaya sahiptir: Okuma Odası ve Baskı Odası. Okuma Odası her gün 10:00 ile 17:00, Baskı Odası ise salıdan cumartesiye 10:00 ile 07:00 saatleri arasında açıktır.

Müzeye girişler ücretli olmakla birlikte bu tutar yetişkinler için 20 Euro, 0-18 yaş arası çocuklar için ücretsizdir. Museumkaart veya Iamsterdam City Card sahipleri için de giriş ücreti alınmamaktadır.

Rijksmuseum genellikle 11:00 ile 15:00 saatleri arasında en yoğun zamanını yaşamaktadır. Bu nedenle müzenin tadını çıkarmak için en iyi gezme zamanları, Rijksmuseum’un açıldığı erken saatlerdir. Bunun yanında öğleden sonra geç özellikle 15:00 civarı en rahat gezme zamanlarıdır.

Sevdiklerinizle Paylaşın

Hollanda Vizesi

Hollanda turistik gezi düzenleyeceklerin yeşil, gri, siyah veya kırmızı pasaportları bulunmaları durumda bir işlem yapmaları gerekmemektedir. Hollanda vize başvurusu yapacak kişiler ikamet bilgilerine göre ilgili başkonsolosluğa ya da büyükelçiliğe müracaat etmelidir.