Güney Amerika Hakkında Bilgiler

Güney Amerika

Güney Amerika

7 dk'lık okuma
165 kişi okudu

Dünyanın en büyük dördüncü kıtası olan Güney Amerika, büyüleyici doğal unsurları ve kültürel çeşitliliği ile ön plana çıkmaktadır. Kıtanın küçük bir kısmı Kuzey yarımkürede bulunsa da çoğunluğu Güney yarımkürede yer almaktadır. Bu durum Güney Amerika genelinde farklı iklim koşullarını yaşamasına ve dolayısıyla zengin bir doğal çeşitliliğinin olmasına neden olmaktadır. 

Batıda Pasifik Okyanusu, kuzey ve doğuda Atlantik Okyanusu ile çevrili olan Güney Amerika kıtası, mutlaka görülmesi gereken on iki ülkeye ev sahipliği yapmaktadır. Arjantin, Brezilya, Kolombiya, Paraguay, Peru, Uruguay ve Venezuela gibi eşsiz özellikleri ile ön plana çıkan birçok ülke, Güney Amerika’nın görülmeye değer bir kıta olmasına olanak sağlamaktadır. And Dağları, Angel Şelalesi, Amazon Nehri, Atacama Çölü, Amazon Ormanları ve Machu Picchu gibi benzersiz doğal oluşumlara ev sahipliği yapan Güney Amerika; zengin fauna ve florası ile doğaseverler için adeta bir cennettir. Bununla birlikte kıtanın sahip olduğu kültürel zenginlik de ziyaretçilerine sayısız seçenek sunmaktadır. Dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapmış olan Güney Amerika, binlerce yıl geriye uzanan tarihi, farklı kültürlerin oluşturduğu renkli yapısı ve nefes kesici doğal oluşumlarıyla merak uyandırmaktadır.

Güney Amerika’nın Tarihi Mirası

Güney Amerika’nın zengin tarihi görülmeye değer binlerce mirasa sahiptir. Tarihin en popüler figürlerinden en ilginç arkeolojik buluntulara kadar birçok unsur, Güney Amerika’nın zengin geçmişinin birer parçasıdır. Coğrafi Keşifler döneminde kıtanın keşfedilmesiyle birlikte İspanyol ve Portekizli güçler bölgede aktif rol oynamıştır. 1500’lü yıllarda başlayan kolonizasyon hareketleri, Güney Amerika’nın bugünkü sosyo-kültürel yapısına şekil vermiştir. Kuzey Amerika’nın güney kesimiyle birlikte genellikle Latin Amerika olarak da adlandırılan kıta, Latin dillerinden olan Fransızca, İspanyolca ve Portekizcenin konuşulduğu ülkelere ev sahipliği yapmaktadır. Renkli etnik yapılarıyla ön plana çıkan bu ülkelerin tarihleri, Maya, Aztek ve İnka gibi antik medeniyetlere dek uzanmaktadır. Günümüzde hala doksanı aşkın ilkel kabilenin yaşam sürdürdüğü kıtada üç yüz yetmişin üzerinde farklı dil konuşulmaktadır.

Güney Amerika tarihinin en ilgi çekici yönlerinden biri ise binlerce yıllık bir mirasın hala büyük ölçüde korunması ve yapılan arkeolojik kazılarla gün yüzüne çıkarılmasıdır. Nitekim İnka öncesi döneme tarihlenen Nazca kültürüne ait sayısız iz, bugün hala Peru’nun başkenti Lima’nın güneyindeki arazilerde bulunmaktadır. Dünya tarihi için çok önemli bir yere sahip olan Nazca jeoglifleri, 2000 yıl öncesine uzanan tarihleri ve devasa büyüklükteki motifleriyle görenleri hayrete düşürmektedir. Çeşitli bitki, hayvan ve geometrik şekillerin yer aldığı motiflerin ne anlatmak istediği, hala tüm insanlık için bir merak konusudur. 1994 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Alanı ilan edilen jeoglifler, kıtanın en önemli tarihi olgularından bir tanesidir. Bununla birlikte Ortaçağ’da kıtaya hâkim olan İnka İmparatorluğu’nun kutsal mekânı olan Machu Picchu, mükemmel şekilde korunmuş bir antik kenttir. Dünyanın yeni yedi harikasından biri olarak seçilen Machu Picchu, And Dağları’nın 2400 metre yüksekliğindeki bir zirvesi üzerinde yer almaktadır.

Güney Amerika’da Machu Picchu haricinde iki dünya harikası daha bulunmaktadır. Brezilya’da bulunan Kurtarıcı İsa Heykeli ve Meksika’da bulunan Chichén Itzá Piramidi, kıtanın zengin tarihini yansıtan sembol yapılar arasındadır. Aynı zamanda herkesin severek tükettiği bir tatlı olan çikolatanın da tarihi kökenleri Güney Amerika’ya aittir. Yalnızca Orta ve Güney Amerika’ya özgü kakao ağaçlarının meyvelerinden üretilen çikolata, günümüzden 5000 yıl öncesine dayanan bir Mezoamerika ürünüdür.

Büyüleyici Doğal Güzellikleriyle Güney Amerika

Güney Amerika, nefes kesici yüzlerce doğa harikasına ev sahipliği yapmaktadır. Pasifik ve Atlantik Okyanusu ile çevrelenmiş olan kıta, görkemli dağlara, devasa kanyonlara ve yemyeşil ormanlara sahiptir. Dünyanın en yüksek şelalesi olan Angel Şelalesi, kıtanın görülmeye değer doğal oluşumları arasındadır. Venezuela’nın Canaima Ulusal Parkı’nda bulunan şelale, 979 metre yüksekliğiyle etkileyici bir görünüme sahiptir. Aynı zamanda “Cennetten Kaçan Nehir” olarak bilinen Cano Cristales, Kolombiya’da yer almakta ve içerisinde yaşayan kırmızı algler sayesinde kıpkırmızı gözükmektedir. Her yıl haziran ve kasım ayları arasında parlak ve göz alıcı bir kırmızı renge bürünen nehir, Güney Amerika’nın en ilginç doğal unsurları arasındadır.

Elbette Güney Amerika denildiğinde ilk akla gelen şey Amazon Yağmur Ormanlarıdır. “Dünya’nın Akciğerleri” olarak bilinen Amazon Yağmur Ormanları, birçok kişinin belgesellerden aşina olduğu bir doğa harikasıdır. Ormanların sahip olduğu zengin biyoçeşitlilik, içerisinde yaşayan Amazon kabileleri ve yemyeşil habitat, Güney Amerika kıtasını ziyaret etmek için başlı başına bir neden oluşturmaktadır. Amazon Yağmur Ormanlarının büyük bir kısmı Brezilya, Kolombiya ve Peru ülkelerinde bulunmaktadır. Dünyanın en büyük ormanı olması ve dünyadaki su kaynaklarının %20’sini oluşturması Amazon Yağmur Ormanlarının önemini gözler önüne sermektedir. 40.000 ağaç, 2.000 kuş ve 2.000 balık çeşidine ev sahipliği yapan Amazon Yağmur Ormanları, sahip olduğu inanılmaz atmosferlerle yediden yetmişe herkesin severek izlediği birçok filme konu olmuştur. Amazon Yağmur Ormanlarında yaşayan makav türünde papağanların maceralarını anlatan Rio isimli animasyon film, bu doğa harikasının tüm dünya için ne kadar önemli olduğunun altını çizmektedir.

Güney Amerika’nın sahip olduğu doğa harikaları bunlarla sınırlı değildir. Şili’de bulunan Torres Del Paine Ulusal Parkı, Arjantin’de bulunan Perito Moreno Buzulu, Brezilya’da bulunan Pantanal Sulakları ve Venezuela’da bulunan Roraima Dağı, kıtayla özdeşleşmiş diğer büyüleyici yerler arasındadır. Güney Amerika ziyaretçilerine, çöllerden buzullara kanyonlardan şelalelere dek uzanan sınırsız bir doğa macerası sunmaktadır.

Mevsimlere Göre Güney Amerika’ya Ne Zaman Gidilir?

Güney Amerika, yılın her döneminde ziyaretçilerini bambaşka deneyimlerle buluşturmaktadır. Kıtada, Arjantin’de görülen buzul koşullarından Amazon’un tropikal koşullarına kadar çok geniş ölçüde iklim çeşitliliği bulunmaktadır. Kolombiya’dan Şili’ye kadar 8.000 kilometreye yakın bir coğrafi alanı kapsayan Güney Amerika’da genel olarak sıcak ve nemli bir hava durumu hakimdir. Ancak kıtanın her bölgesinde farklı hava koşullarına rastlamak mümkündür. Bu durumda kıtayı ziyaret etmek için en uygun dönemi saptamak oldukça zorlaşmaktadır. Tropikal, ılıman, soğuk ve ekvator tipi iklimlerinin görüldüğü kıtaya gitmeden önce ziyaretçilerin nasıl bir tatil yapmak istediğine karar vermesi gerekmektedir. Ayrıca Güney Amerika’daki mevsimler kuzey yarımkürenin tam tersidir. Bu nedenle eylül ila kasım ayları arasında kıtayı ziyaret edecek ziyaretçiler, bahar aylarının koşullarını göz önüne alarak hareket etmelidir. Nitekim bu aylar, Güney Amerika ziyareti için en elverişli iklim koşullarının görüldüğü dönemdir. Ortalama sıcaklıklar ve dengeli hava koşulları, doğanın yenilendiği bahar aylarını Güney Amerika tatili için ideal bir zaman haline getirmektedir. Yine de kıtanın en çok turist ağırladığı ay, yaz mevsiminin başlangıcı olan aralık ayıdır. 

En yüksek hava sıcaklıklarının ve en çok yağış miktarının görüldüğü yaz aylarının bu kadar çok tercih edilmesindeki etken ise kuşkusuz kıtada düzenlenen eğlenceli festivallerdir. Dünyanın en popüler ve büyük kutlaması olan Rio Karnavalı, genellikle şubat ayında Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde gerçekleştirilmektedir. Güney Amerika ziyaretçileri için kaçırılmaz bir fırsat olan karnaval, milyonlarca insanın katılımıyla düzenlenmektedir. Güney Amerika kıtasını keşfetmek için en uygun olan dönemlerden bir diğeri ise mart ve mayıs aylarını kapsayan sonbahar dönemidir. Tıpkı ilkbaharda olduğu gibi ortalama sıcaklıklar ve dengeli hava koşulları, Güney Amerika’da sonbahar mevsimini ideal bir tatil dönemi haline getirmektedir. Haziran ve ağustos aylarını da içerisine alan kış mevsimi, kıtanın en çok turisti ağırladığı bir diğer dönemdir. Soğuk denebilecek kadar düşük sıcaklıkların görüldüğü bu mevsim, özellikle doğa keşifleri ve kültürel gezintiler için uygun bir ortam sunmaktadır. 

Sevdiklerinizle Paylaşın