Dünyanın Sanat ve Kültür Noktası: Louvre Müzesi

Önceki
Louvre Müzesi

Louvre Müzesi

Sonraki
61 dk'lık okuma
657 kişi okudu

Paris’teki Louvre Müzesi dünyanın en büyük müzesi olarak dünyanın en zengin sanat ve tarihi eser koleksiyonlarından birine sahiptir. Seine Nehri’ne bakan geniş bir alana, Fransız Barok mimaride inşa edilmiştir. Louvre Müzesi, 35.000’i kalıcı sergi ve 3.80.000’den fazla sanat eserine ev sahipliği yapmaktadır. Olağanüstü sanat eserleri koleksiyonuyla tanınan, aynı zamanda dünyanın en çok ziyaret edilen müzelerinden biri olarak Louvre, bu sebeple dünyanın birçok ülkesinden ziyaretçiyi ağırlamaktadır.

Louvre, iki yüzyıldan fazla bir süre kraliyet sarayı olarak kaldıktan sonra Fransız devrimci hükümeti tarafından Paris’te bir halk müzesi olarak açılmıştır. Bugün, Louvre Müzesi’nin koleksiyonu, 11.000 yıllık insan uygarlığı ve kültürünü temsil eden sanat eserleri ile dünyanın en zenginlerinden biridir.Şehrin en büyük turistik yerleri arasında yer alan bu tarihi müze, Paris’e gelenlerin mutlaka ziyaret etmesi gereken yerlerden biri kabul edilmektedir.

Louvre Müzesi’nin İlgi Çekici Tarihi

Louvre Müzesi’nin tarihi, 12. yüzyıldan kalma bir kalenin nasıl dünyanın en sevilen sanat müzesi haline gelmesinin bir hikayesidir. Kral II. Philip tarafından inşa edilen 12. yüzyıldan kalma Louvre Sarayı’nın bulunduğu yere 1546’da Kral I. Francis Bir müze inşa etmek istemiştir. Kral Francis’in büyük bir sanat koleksiyoncusu olduğu ve Louvre da kraliyet ikametgahı kullanacağı bilinmekteydi. Mimar Pierre Lescot tarafından başlatılan müze çalışması, Francis’in ölümünden sonra ve krallar Henry II ve Charles IX’un saltanatlarına kadar devam etmiştir. Hemen hemen her Fransız hükümdarı Louvre ve arazisini kendi dönemlerinde genişletmiş ve 17. yüzyılda Louis XIII ve Louis XIV tarafından büyük eklemeler yapılmıştır. Louis XIV, İngiliz İç Savaşı’nda idam edildikten sonra İngiltere Kralı I. Charles’ın sanat koleksiyonunu almıştır. 1682’de ise Louis XIV kraliyet makamını Versailles’e taşınmış ve Louvre ana kraliyet makamı olmaktan çıkmıştır.

Aydınlanma dönemi zamanında, Fransa’daki birçok kişi kraliyet koleksiyonlarının halka açık sergilenmesi için çağrıda bulunmaya başlamıştır.

Fransız yazar ve filozof Denis Diderot, halka ulusal bir sanat müzesi öneren ilk kişilerden biri olmuştur. Kral Louis XV de bu çağrılara kulak vererek 1750’de Lüksemburg Sarayı’nda geçici olarak bir resim sergisi açmış olsa da kalıcı bir müze kurma konusunda gerçek ilerleme 1789’da Fransız Devrimi’nin patlak vermesine kadar olmamıştır.Ancak 10 Ağustos 1793’te devrimci hükümet tarafından Louvre Grande Galerie’de Musée Central des Arts yani bugünkü ismi ile Louvre Müzesi açılabilmiştir.

Müzenin açılmasından sonra Louvre’daki koleksiyon hızla büyümüş ve Fransız ordusu, Devrimci ve Napolyon savaşlarında fethedilen topraklardan ve milletlerden sanat ve arkeolojik eşyalara el koyarak buraya taşımıştır. Bu yağmalanmış sanat eserlerinin çoğu, Napolyon’un 1815’teki yenilgisinden sonra iade edilmiştir. 19. yüzyıla gelindiğinde müzeye iki yeni kanat ekleniş, böylelikle müze çok binalı Louvre kompleksi olarak Napolyon III döneminde 1857’de tamamlanmıştır. 1983’te Louvre, Grand Louvre olarak bilinen bir yenileme planına girmiştir. Planın bir kısmı ana giriş için yeni bir tasarım çağrısında bulunulmuş ve projeyi kazanan mimar I.M. Pei, avluda bir yeraltı lobisi ve modern cam piramit yapısı tasarlamıştır. 1988’de açılışı yapılan piramit, simgesel olarak müze tasarımının ünlü bir unsuru haline gelmiştir.

Louvre Müzesi’nin Görkemli Mimarisi ve Koleksiyonlar

Louvre Müzesi,1200’lü yıllarda Kral Philippe Auguste tarafından inşa edilen bir orta çağ kalesi olarak bilinmekteydi. Kalenin o dönemki mimarisinden Salle de la Maquette sorumlu olmuştur. 16. yüzyılda pek çok dekoratif unsuru ise kaleye Jean Goujon işlemiştir. Yaklaşık üç yüzyıl Pavillon de Flore de bugün Louvre Müzesi haline gelen kale binası için heykeller tasarlamıştır. Kale ayrıca Jean-Baptiste Carpeauxgibi büyük sanatçılar tarafından yapılan süslemelere de ev sahipliği yapmaktadır. Pavillon de l’Horloge, Louvre Sarayı’nın ve sonrasında ise müzenin mimari kalbi olarak anılmaya başlanmıştır. Mimar Jacques Lemercier tarafından tasarlanan, Louis XIII döneminde inşa edilmiş olsa ada ancak yalnızca 19. yüzyılda saatlerin eklendiği zaman ’Pavillon de l’Horloge’ (’Saat Köşkü’) adını almıştır. 40 metre yükseklikte olan bu bina Louvre’un en yüksek noktasıdır.

1528 yılındaki genişletme ile bir kısmı yıkılan kalenin temelleri halen görülebilmektedir. Salle Saint-Louis olarak bilinen oda saraydaki ve sonrasında müzedeki sağlam kalan en eski yer kabul edilmektedir. Adını Saint Louis dönemindeki mimari akımdan almaktadır. Oda, Grand Louvre projesinin bir parçası olarak 1983 ve 1993 yılları arasında gerçekleştirilen arkeolojik kazılar sırasında bulunan günlük nesnelerin sergilendiği ve Kral Charles VI’ya atfedilen yaldızlı bir tören miğferinden basit bir çift çocuk ayakkabısına kadar farklı eserlere ev sahipliği yapan bir yerdir.

Louvre’da görülmesi gereken en önemli 3 eserden ilki Venus de Milo’dur. Afrodit olarak da bilinen bu antik Yunan mermer heykeli şaheser güzelliği ve eksik kollarıyla ünlüdür. Bu heykel aynı zamanda II. Dünya Savaşı sırasında özenle korunan eserlerden biridir ve bu sebeple de ziyaretçiler tarihin bu kalıntısını görme şansına da sahip olmaktadır. Mona Lisa, ’Louvre’da ne görülmeli’ sorusunun en açık cevabıdır. 1503 yılında yapılan bu tablo genellikle dünyanın en çok bilinen, en çok ziyaret edilen, hakkında en çok yazılan, hakkında en çok söylenen, en parodisi yapılan sanat eseri olarak tanımlanmaktadır. Diğer tüm tablolardan küçük bir boyuta sahip olan Mona Llisa’yı görmek isteyenler önünde uzun kuyruklar oluşturabilmektedir. de diğer popüler tabloların aksine oldukça küçüktür.

Milattan önce 2. yüzyılda yapılan muhteşem heykel Semadirek’in Nike’si, Helenistik döneme ait heykel başyapıtlarından biridir. Kanatları ile dikkat çeken heykel aslında 118 parçadan oluşmaktadır.

Bu heykel, 1884’ten beri Louvre’da göze çarpan bir şekilde sergilenmektedir ve dünyanın en ünlü heykellerinden biri kabul edilmektedir. Müzenin Sully kanadı, Venüs de Milo da dahil olmak üzere Mısır, Yunan ve Roma antik eserlerinin büyük ölçüde bulunduğu yerdir. Ancak Sully kanadının gerçek cevheri, 12. yüzyılda bir kale iken nasıl oluştuğunu görmek için Louvre kalıntılarının ziyaret edilebileceği Orta çağ Louvre bölümüdür. Burası her ne kadar sanat eseri olmamasına rağmen, müzenin tarihini ve kaleden saraya, dünyanın en dikkat çekici yerlerinden birine evrilen Louvre’un tarihini öğrenmek başlı başına görülmeye değer bir yer olarak tanımlanabilir.

Louvre Müzesi’ne Bir Ziyaret

Louvre, dünyanın en büyük müzesidir ve tarihin en etkileyici sanat koleksiyonlarından birine ev sahipliği yapmaktadır. Muhteşem, Barok tarzı ile saray ve sonra da müze haline gelen LeMusée du Louvre, Paris’te Seine Nehri kıyısında yer almakta olup şehrin en büyük turistik yerlerinden biri kabul edilmektedir. Bu sebeple de Paris’in en çok ziyaret edilenlerinden biridir.

Louvre Müzesi, çarşambadan pazartesiye 09:00 ile 18:00 saatleri arasında açıktır. Müze arazisi içerisinde yer alan Tuileries Bahçesi her gün 07.00 ile 21.00 saatleri arasında ziyaretçi kabul etmektedir.

Louvre Müzesi 1 Ocak, 1 Mayıs, 14 Temmuz ve 25 Aralık Salı günleri kapalıdır.

Müzeyi ziyaret etmek için en uygun zaman, müzenin 21:45’e kadar açık kaldığı çarşamba ve cuma geceleridir. Zira çoğu büyük gruplar ve okul ziyaretleri bu zamanlarda yapılmamaktadır. Günün erken saatlerinde de kalabalık az olduğundan çok daha rahat gezmek mümkün olmaktadır.

Louvre’un kalıcı koleksiyonuna genel giriş ücreti 11 Euro’dur. 18 yaşın altındaki çocuklar ve 25 yaşın altındaki Avrupa Birliği ülkelerinden ziyaretçiler için ücretsizdir.

Hall Napoleon’daki özel sergilere giriş ise 12 Euro tutarındadır. Kombine bilet ise 15 Euro şeklindedir. Louvre’a giriş, Paris Museum Pass kapsamındadır. Bu karta sahip olanlar ücretsiz şekilde müzeyi gezebilmektedir.

Sevdiklerinizle Paylaşın

Fransa Vizesi

Fransa’yı ziyaret edecek olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ilk olarak Schengen vizesine başvurmaları gerekmektedir. 2022 yılı itibariyle 80 euro olarak belirlenen vize harç ücreti konsolosluklara yatırılmaktadır. Ayrıca başvuru yapacak olan kişinin mutlak suretle ikamet adresinin yetki alanında bulunduğu konsolosluğu tercih etmesi gerekmektedir. Aksi halde vize başvurusu geçersiz olacaktır.